30 Mayıs 2013 Perşembe

Aşk Dersi




1961’de Londra banliyölerinde Oxford’u kazanmak üzere hırsla yetiştirilen 16 yaşındaki Jenny, 30lu yaşlarındaki iş adamı David’le tanışır. David’in olgun karizmasıyla Jenny’nin ayaklarını yerden kesmesi uzun sürmez. Üstelik David’in kıvrak stratejilerinden, yalnızca gençliği, hevesleri ve ilgi ve bilgiye açlığının kurbanı olan Jenny değil, Jenny’nin tutucu anne-babası da etkilenir. Sonunda Jenny kupkuru ve daraltıcı bir hayatı kitaplarının arasında geçirip üniversiteye girmek ve kendi yolunu çizmekle, bu ona her şeyi sunma sözünü veren adamın kollarında sanatı, kültürü, seyahati tadıp kocasının karısı olmak arasında bir seçim yapmak zorunda kalır. Aşk Dersi, bir genç kızın ve her genç kızın gelecek hayalleri, görme, öğrenme, eğlenme hırsları ve elbette cinsel dürtülerinin ayaklandığı, yani sahip olmakla sahip olunma arzularının zirvelere ulaştığı bir çağda bir kızın ne istediğini bilen bir adamın karşısında doğal erime sürecini anlatıyor. İyi bir filmden beklediğimiz üzere bununla da kalmıyor, ana karakterine yalnızca kendinden büyük bir adama kapılmanın getireceği klasik çatışmaları değil, ailesine, okuluna, kaderine ve genel olarak hayata başkaldıracak ikilemleri getiriyor.

Son zamanlarda izlediğim en iyi aşk filmlerinden biri "An Education"Soundtrack şarkıları zihninize kazınıyor (özellikle Duffy. Smoke without fire). Aşk Dersi, (İngilizce orijinal adı: An Education) 2009 yapımı İngiliz filmi. İngiliz gazeteci Lynn Barber'in anılarını yazdığı otobiyografik eserden uyarlanmıştır. Filmin yönetmenliği Lone Scherfig, senaristliği Nick Hornby tarafından yapılmıştır. Oyuncu kadrosunda Emma Thompson, Peter Sarsgaard, Dominic Cooper, Rosamund Pike, ve Carey Mulligan bulunmaktadır.Carey Mulligan'ın müthiş performansı izlemeye değer. Giysiler, dekor, reprikler, mekan seçimleri herşeyiyle harika bir filmdi. Hikayeyi biraz klasik bulabilirsiniz, hatta ilk zamanlarda Jenny ve David'in aşkları sizi rahatsız edebilir ama film boyunca yaşadığı aşkla birlikte Jenny de büyüyor. "Kendimi çok yaşlı hissediyorum" sözü de bunu kanıtlıyor... Bu arada Paris sahnelerinde Audrey Hepburn'e ne kadar da benzemiş değil mi? Bazı filmlerin ruhu olduğuna inanırım hep. An Education da ruhu olan bir film... Carey Mulligan ve Peter Sarsgaard'ın oyunculuklarına bayıldım. Filmin güzel olmasının yanı sıra düşündürücü. 60'lı yılların İngiltere'sinde yaşanan bir olayı anlatmasına rağmen aslında günümüze de mesaj veren çok iyi bir film bana göre. Aile, Aşk, Eğitim, Öğüt her şey var.
Oscar adaylığı sayesinde bile olsa vizyona girmesi sevinçle karşılanacak değerli bir yapım olan Aşk Dersi, çok hareketli bir film olmasa da, senaryosuyla, dönemi iyi yansıtan görüntüleriyle, başarılı oyunculuklarıyla dikkate değer...


Taare Zameen Par (Yerdeki Yıldızlar)

“Solomon adalarında yerli halk ormanın bir bölümünü tarımda kullanmak istediklerinde ağaçları kesmezlermiş. Onun yerine ağaçların etrafını sarıp bağırarak sövüp sayarlar, lanet okurlarmış. Bir kaç güne kalmadan ağaçların yaprakları solar, kuruyup büzülür ve kendi kendilerine ölüp giderlermiş."

Nikumbh bu sözleri çocuğunun sadece tembel bir çocuk olduğunu sanıp, disiplinli bir yurda kapatan baba için söylüyor. (Aamir Khan) İzleyeceğiniz film, rekabetin içinde ezilip giden, öğretmenlerinden ve ailesinden mütemadiyen "çok yetersiz, yapamıyor, sürekli huzursuzluk çıkarıyor" denilen özel çocukların hikayesi.


Taare Zameen Par filminin teması da genel de bunun üzerine işlenmiş. Hint filmlerine olan hastalığımı daha da perçinleyen bu filmde başrolde Aamir Khan oynuyor. Sadece oynamıyor aynı zamanda ilk yönetmenliğini de bu filmde konuşturuyor. Hindistan’ın en çok kazanan aktörü olan oyuncu, 3 Idiots filminden sonra yine bir eğitim sistemi eleştirisi ile izleyicilerin karşısına çıkıyor. Sadece eleştirmekle de kalmıyor. Hindistan'da çocuk istismarı yasası'nın çıkmasına ön ayak olan, Hindistan'ın sorunlarını tarafsız ve çözümcü bir yaklaşımla ele aldığı satyamev jayate ile ülkesinde büyük bir değişime imza atmış, üstüne Time dergisine kapak olup, aynı derginin "en etkili 100 insan" listesine girmiş oyuncu, yönetmen, senarist, dünyanın değişebileceğine dair inanç tazeleten insan. Bizim ülkemize de son zamanlarda bu gibi kişilerin gelmesi ümidiyle filmi anlatmaya devam edeyim efendim.

Bir çocuğun dünyası ve hayata bakış açısı çok iyi gözlemlenmiş ve aktarılmış. Başlarda tahammül sınırlarını zorlayan bir çocuğun film sonunda hayata muhteşem dönüşü tatmin edici bir şekilde işlendiğinden izlemeye değer filmlerden. Disleksi hastalığını öğrenmemi sağlayan bu filmde, aslında birçok dahinin de bu hastalığı yaşadığını öğrendim. Albert Einstein, Walt Disney, Leonardo Da Vinci, Bill Gates, Picasso bunlardan bazılarıdır.

Sanatsal anlamda cinselliği bırakın aşkın dahi geçmediği, bunlar olmadan da film yapılacağını gösteren önemli bir yapıt olması filmi daha da önemli kılıyor. Ayrıca, Türkiye'de öğrencilere değil bütün öğretmenlere seminer konusu olarak izlettirilmesi gereken neredeyse Türk eğitim sisteminin problemlerini anlatan şükela film. Aslında herkesin izlemesi gereken bir fim. İzleyin, izletin canlarım.
Amerikan filmlerine göre çok düşük bir bütçe ile çekilen film, bütçesine göre yaptığı hasılatla birçok Amerikan filmini geride bıraktı. Taare Zameen Par, 2007 yapımı, yönetmenliğini Aamir Khan, Amole Gupte ve Ram Madhvani'nin yaptığı bir dram filmidir. Başrollerini Darsheel Safary ve Aamir Khan paylaşmaktadır.



Film Hakkında:
Disleksi(öğrenme bozukluğu) hastalığına yakalanmış küçük bir çocuk ve onu anlamayan aile, okul eşrafı. Sürekli yaramazlıklar yapan, derslerine çalışmayan, kitaplarını çöpe atan, okulu asan huysuz bir çocuk: Ishaan(Darsheel Safary). Babasından, öğretmenlerinden azar işiten, çalışkan abisine yapılan övgülerle gururu kırılan Ishaan, nihayet son çare olarak yatılı bir okula gönderilir ve demirin işlenişi burada başlar. Resim öğretmeni Nikumbh(Aamir Khan) ile tanışınca hayatı yepyeni bir mecraya akacaktır Ishaan'ın. Belirtilmelidir ki;  hem oynayıp hem yöneten Aamir Khan, resim öğretmeni Nikumbh rolünde tatminkâr. Ama filmin bombası, şüphesiz Ishaan'ı oynayan Darsheel Safary. Bollywood'un önemli organizasyonu Filmfare'de Aamir Khan en iyi yönetmen, Taare Zameen Par en iyi film, Darsheel Safary ise küçük yaşına rağmen en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı.


17 Mayıs 2013 Cuma



My Name is Earl



"Önce kafayı çekip sonra da sarhoşken 
6 aylık hamile bir kadınla evlenmek bazıları için içkiyi bırakmak için iyi bir sebep olabilir. Ama bu bana göre içki içmeye devam etmek için iyi bir sebep" şeklinde cümlelere sahne olan,  araba tamponundaki “jesus is my airbag” yazısı ve musanın kızıl denizi ayırma dövmesi ile beni benden almış bir dizi, My Name is Earl.
Siz de absürd komedilerden hoşlanıyorsanız, My name is Earl tam da aradığınız dizi. Türkiye’de Leyla ile Mecnun furyası örneğini es geçmeyi istemem. Zira, bu ülkede de birileri artık bu tarz işler yapmaya başladı. Lise zamanlarımda CNBC-e de o dönemlerde How I Met Your Mother dizisi haricinde en çok izlediğim dizilerden biriydi. Daha sonra 4.sezonun sonunda yine bir kanal sıkıntısı yüzünden bitirilse de her bölümünü tekrar tekrar izlerim. Çünkü; izlediğim en absürd insan topluluğunun yer aldığı diziydi. Bu diziyi izlerken içinize bir mutluluk hissi yayılıyor, bulunduğunuz ortamdan çıkıp, zoru eğlenceli ve yaşanabilir hale getiren bu insanların dünyasına giriyor ve huzurlu oluyorsunuz. Keşke bıçakla kesilir gibi bitmeseydi de daha çok izleyebilseydik dedirten dizilerdendi. Ayrıca, My Name Is Earl, Emmy Ödülü (En iyi sitcom) sahibi bir Amerikan yapımı komedi tarzı dizisidir belirteyim.
Her izlediğimde çok kaliteli espriler bulduğum gülmekten kendimi alamadığım Amerika’yı ve dünyadan bihaber taşralı Amerikalıları çok güzel anlatan, gerçek Amerikan rüyasını (!) bize gösteren dizi. My name is Earl, güldürürken düşündüren aynı zamanda karma felsefesini esprili bir yaklaşımla ele almakla kalmamış kanımca bu felsefeye yeni ufuklar açmıştır. Karakterler doğal ve samimidir, ailemizin dizisi denilecek cinsten yani. Earl’ün erkek kardeşi Randy’nin saflığı ve samimiyeti dudak uçuklatır ve güldürür. En sevilesi karakterdir kendisi. Tombuldur, saftır ve sevgi doludur. Sırf Joy'un şirretliği, randy’nin saflığı, darnell’in eblek halleri için bile izlenesi bir dizidir.
Dizinin konusuna gelecek olursak; Lotodan para çıkınca karma felsefesini benimseyip yaptığı tüm hataları suçları listeleştiren ve telafi etmeye çalışan bir adamın öyküsü. Hayatında kimseye yararı dokunmamış Earl, bir gün kazı-kazan kartından 100.000 dolar kazanır. Ancak ödülü kazandıktan hemen sonra, daha parayı alamadan trafik kazası geçirmesi ve bu sırada da kazı-kazan kartını kaybetmesi yaşamını Karma (Türk versiyonu Ne ekersen onu biçersin olan, Hinduizm, Budizm gibi dinlerde kabul gören bir felsefedir) felsefesine göre düzenlemesine neden olur. Bir liste oluşturur. Bu listeye de hayatında kötülük yaptığı tüm insanların adlarını ve onlara kötülük olarak ne yaptığını yazar ve bu listedeki kişiler onu affettikce isimlerini silerek listeyi temizlemeye çalışmaktadır. Dizide Earl'ün bunu yaparken başından geçen olaylar anlatmaktadır. Earl'e erkek kardeşi Randy, Meksikalı otel hizmetçisi Catalina yardımcı olmaktadır. Onların yardımı ile Earl hayatı boyunca yaptığı yanlışları düzeltmektedir. Ancak eski karısı Joy onu engellemekte ve ikramiyeyi ele geçirmeye çalışmaktadır.

10 Mayıs 2013 Cuma


“Reyting kurbanı bir dizi daha; FlashForward”


Dünya’da herhangi bir yerde bir anda bilinç kaybı yaşadığınızı düşünün.  Tam 2 dakika 17 saniye boyunca gelecekten 6 ay sonrası bir kesit görüyorsunuz. Yalnız bu sadece sizin değil, tüm dünya’nın başına geldiğini hayal edin. Ne kaos ama. Uçak havadayken, arabada, gemide herhangi bir yerdeyken tüm insanlık bilinç kaybı yaşıyor. Ölenler, uçak düşmeleri, denizdeyken boğulanlar… Öngörüsü’nde 6 ay sonrası hamile olanlar, suikasta uğradığını görenler, eşini aldattığını görenler… Bir de bu öngörü de hiçbir şey göremeyenler var. 6 ay sonrasında yaşamayacağını düşünenler. Kadere razı mı gelirdiniz yoksa gördüğünüz geleceğin gerçekleşmemesi için her şeyi yapar mıydınız? İşte FlashForward böyle bir dizi. Her ne kadar kanal ile ilgili sıkıntılar yüzünden dizinin ömrü bir sezonla sınırlı kalmışsa da size tavsiyem böyle bir diziyi izlemeden geçmeyin.


Ana tema olarak kaderi işleyen, geleceği bilme fantezisinin insan hayatındaki yansımalarını konu alan, sürükleyici bir dizi. Flashforward’ın kelime anlamı ise “Geleceğe Atlayış”. 24 Eylül 2009 tarihinde yayına başlayan ve “Yeni Lost” olarak lanse edilen bir diziydi Flashforward. Daha başlamadan, hakkında bir sürü haber gelen, üzerinde konuşulmaya başlanan dizi, sezona beklendiği kadar hızlı bir giriş yaptı ve olumlu eleştiriler de aldı. ABC’nin dizinin olduğu saatte maçları yayınlaması ve daha sonra bölümlerin aylarca yayınlanmaması seyirciyi huzursuz edince dizinin sezon finali zoraki olarak final olarak yayınlandı. Seyircilerin imza kampanyaları ve binlerce insanın bayılma taklidi yaparak diziyi geri istemesi işe yaramadı.Kanal dediğim dedik çıkınca Reyting kurbanı olan diziler kervanına Flashforward da katılmış oldu. Flashforward dizisi, Hugo ve Nebula ödüllü Kanada’lı bilimkurgu yazarı Robert J. Sawyer‘ın 1999′da yazdığı aynı isimli romanın uyarlaması olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim.  İzleyenlerin kafalarında soru işareti bırakarak, şahsen benim bitmesine oldukça üzüldüğüm dizilerdendir.